Ana içeriğe atla

BİZ O’NU ÖYLE SEVERİZ Kİ, SADECE İLAH DEMEYİZ

|



1-Necip Fazıl KISAKÜREK (rahmetullah aleyh) dedi ki;
“Biz Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemi öyle sever ve meth ederiz ki, bir Allah demeyiz.”

2-Niyâzî-i Mısrî kaddese’llâhü sırrah’ül azîz buyurdu ki;

Muhammed bütün yaratılmışların en hayırlısıdır,
Susuz gelenlere kanacakları kadar ikram eder,
Sapmalarından sonra insanlara doğru yolu gösterendir,
Şaşırdıklarında onların yardımcısı ve kurtarıcısıdır,
Eğer öldükten sonra övülecek bir şey bırakmak dilersen,
Vazgeç Hıristiyanların nebilerine dair söylediklerinden
Başka, hakkında dilediğin kadar medhü sena et. [1]

 3- “Bir seferinde imam Ca’fer es-Sâdık aleyhisselâm ve Ebû Hanîfe beraber yemek yiyorlardı. İmam Ca'fer sofradan çekilirken Allah Teâlâ'ya harad ederek,   
“Allah Teâlâ’m bu nimet Sen'den ve Senin Resûlündendir” dedi, Ebû Hanîfe,
"Allah Teâlâ'ya ortak mı koşuyorsun!?" deyince, İmam Ca'fer aleyhisselâm,
"Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerîm'de " Sırf Allah ve Resûlü kendi lütuflarından onları zenginleştirdi….” demiyor mu?"[2] dedi.
Daha sonra Ebû Hanîfe (rahmetullah aleyh), "Sanki ben bu ayeti hiç okumamış ancak İmam Ca'fer orada söylediği zaman işitmiş gibiydim” derdi. [3]

4- Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem) hanedanını bilmek, cehennemden kurtulmaktır. Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem) hanedanını sevmek, sırat köprüsünden geçmeye vesiledir. Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem) hanedanına yardım etmek ise azaptan emin olmaktır.”
Ey Allah´ım, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemi sevdiğimiz gibi çocuklarını ve ehli beytini de severiz. Şu sözüne iman etmişizdir. “Gerçekten Fatıma (radiyallahü anha) kamil olarak iffetini korudu ve bu yüzden Allah Teâlâ onu ve evlatlarını, cennete dahil etti.”
“Rabb´im; ehl-i beytimden, sülâlemden birliğine iman edip ve Benim rasüllüğümü kabul edene azap etmeyeceğini, vaat etti”      

Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellemin Ehl-i beytinden ve sülalesinden cehenneme kimse girmeyecektir. Çünkü her yönden Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem korunmuştur. Leke olacak bir şeyin meydana gelmesi O´nun hakkında düşünülemez. Soyun temiz ve imanlı olması gerekli bir hakikattir.
Ahiret günü cehennemin hizmetkârları
“Âlemlere rahmet ve nur olarak gönderilen Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem)´in ümmetinden, şer sahibi olarak hiç birinin ateşe girmediğini görmekteyiz” diyecekler.
Allah Teâlâ O´nun ehlini ve ümmetini dünya ve ahirette temiz kılmıştır. Ahirette O´nun ümmetinden hiç kimse cehennemde kalmayacaktır.
Ehl-i beyt adı, O´na tabi olan ve iman eden bütün ümmetine de verilmiştir.
Ayrıca Âdem aleyhisselâmdan insanlığın son ferdine kadar tüm âlem Fahri Âlem Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem)´in ümmeti olmuştur. İnsanlığın hepsi Ehl-i beytin bereketine ve şefaatine nail olmuştur.
 Çünkü Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem ve ala âlihi) kendi nefsi için “Ben ümmetimin Efendisiyim” dememiş, “Ben bütün insanların Efendisiyim” buyurmuşlardır.
Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) “İnsan bir şeyi severse daima onu yâd eder” “Allah Teâlâ herkesi sevdiği taife ile haşreder” buyurdular.
Nesep ve sebep bakımından, yani kan ve nikâh bakımından olan akrabalığın kıyamette faydası yoktur. Ancak Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem akrabası bundan müstesnadır. Biliyoruz ki bütün insanlık O´nun Ehl-i Beyti´dir.
Üzerimizde bulduğumuz bütün nimetleri O’nunla bulduğumuzu bilir ve iman ederiz. Ne kadar günahkâr olsak dahi O’nunla sevinir ve O’nunla üzülür ve bu iman ile haşredileceğimizi biliriz. Bu halimiz taklit içermeyen bir hakikattir.
Ey Allah Teâlâ’m, bizi onların sırlarının hakikatine eriştirmeni, marifet basamaklarında yükselerek hakikatleri anlama imkânını lütfeylemeni niyaz ediyoruz.


[1] Niyâzî-i Mısrî kaddese’llâhü sırrah’ül azîzin Bûsîrî'nin el-Kevâkibu'd-Durriyye fi Mehdi Hayri'l-Beriyye adlı Kasîde-i Bürde (Bür'e) adıyla meşhur olmuş kasidesi üzerine Arapça olarak nazm ettiği tesbî (44. Tesbî)
[2]  يَحْلِفُونَ بِاللهِ مَا قَالُوا وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ وَكَفَرُوا بَعْدَ اِسْلَامِهِمْ وَهَمُّوا بِمَالَمْ يَنَالُوا وَمَا نَقَمُوا اِلاَّ اَنْ اَغْنَيهُمُ اللهُ وَرَسُولُهُ مِنْ فَضْلِهِ فَاِنْ يَتُوبُوا يَكُ خَيْرًا لَهُمْ وَاِنْ يَتَوَلَّوْا يُعَذِّبْهُمُ اللهُ عَذَابًا اَلِيمًا فِى الدُّنْيَا وَالاَخِرَةِ وَمَالَهُمْ فِى اْلاَرْضِ مِنْ وَلِىٍّ وَلاَ نَصِيرٍ
“(Ey Muhammed! O sözleri) söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Halbuki o küfür sözünü elbette söylediler ve müslüman olduktan sonra kâfir oldular. Başaramadıkları bir şeye (Peygambere suikast yapmaya) de yeltendiler. Ve sırf Allah ve Resûlü kendi lütuflarından onları zenginleştirdiği için öç almaya kalkıştılar. Eğer tevbe ederlerse onlar için daha hayırlı olur. Yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de elem verici bir azaba çarptıracaktır. Yeryüzünde onların ne dostu ne de yardımcısı vardır.” (Tevbe, 74)
[3]Ahmed, 52; el-Cündî, el-İmâm Ca’fer es- Sadık, 259; Yunus Emre GÖRDÜK, İmâm Ca'fer Es-Sâdık ve Ona İsnâd Edilen İşârî Tefsir İnsan yayınları | 552, birinci baskı, 2011, İstanbul

Benzer Yazılar