| |
Herhangi
bir mü’min kardeşimiz Hz. Ebubekir radiyallâhü anh veya Hz. Osman'ı ve evveliyyetle
Hz. Ömer’i radiyallâhü anhüma ve Hz. Ali kerremallâhü vecheyi rü’yasmda görmüş
olsa elbetteki bu yüce halifelerin feyz ü berekâtı ile her işi âsân olur.
Hulefâ i
Râşidin radiyallâhü anhümden herhangi birini rü’yasında görmek isteyen kimse,
görmek istediği azizin ism-i şerifi sayısınca namazlarına âzami itina gösterip
oruç da tutarak Yâsin-i şerifi okursa muradına erer.
Bunun için
istediği zâtın ism-i şerifini yazmak lâzımdır. Örnek vermek istersek meselâ;
“Sıddik-ı âzami görmek isteyen kimse şu malûmatla önceden mücehhez olmalıdır”. Hz.
Ebubekir’in ism-ı şerifi Abdullahtır. Bu ismin adedi yüz kırk üçtür.
Amma asıl isimleri Ebubekir’dir ki, bunun adedi üç yüz otuz üçtür. Bu
süre zarfında oruçlu olup ismin adedi kadar süre-i Yâsini okumalıdır. Hz.
Ebubekir radiyallâhü anhi görmek müyesser oldukta ise meşgul olanın kalbinde
öyle bir sıdk hâsıl olur ki cümle âlemin sıdkı bir araya gelse- ona eşit olmaz
ve olamaz.
“Eğer bir kimse Hz. Ömer radiyallâhü anhı rüyada görmek
istiyorsa" Ömer
isminin adedi üç yüz on dur. Bu itibarla kaç günde tamamlarsa tamamlasın
Yasın-ı şerifi üç yüz on kere okuması gerekir, Kendilerini rüyada görmek
müyesser olursa adalette öyle bu- heybet gösterir ki bütün cihanın
halkı bir araya gelse onun adlinin bir misâli vücud bulamaz. Ondaki adâlet gün
gibi meşgulünün alnında parlar.
Hz.
Osman-ı Zinnûreyn ve Hz. Ali kerremallâhü veche'yi görse tüm işlerinde ona
yardımcı ve öğretici olurlar. Onların ahlâkı Yâsin-i şeritin meşgulünde de
aynen tezâhür eder.
Hz. Ali kerremallâhü vechenin
temiz ruhunu kendine çekmek isteyen, yani celbetmek isteyen mü’minin yapacağı
bâzı görevler vardır.
Şöyle ki:
On bir gün süre ile ve sahih bir niyetle halvete çekilip her gün gece ve gündüz Yâsin sure-i şerif esini okumalı, her
mübin’e varıldıkta Hz. Ali kerremallâhü veche'nin duasını da okuyarak bu
vazifeyi yerine getirmelidir.
Nitekim
iki cihan serveri sallallâhü aleyhi ve sellem bir gazasında aynı duayı
okumuşlardır. Aliyyü’l-Mürtezâ kerremallâhü veche o dua berekâtı ile emr-i
Nebevî’ye uyarak derhal Resûl-i Ekremin yanına gelmiştir.
Vaktaki
Ashâb-ı Kiram tümü ile yaralanıp Sıddik-ı A zam da dahil, yarasız tek bir
sahabe kalmıdığı sırada Hz. Ebubekir radiyallâhü anh iki cihan serverinin
yanına gelerek İmam Ali’nin celbi için dua eylemesini Resûlullah’dan niyaz
etmiştir. Resul-i' Kibriya sallallâhü aleyhi ve sellem cevaben:
«Yâ Sıddik! Bilirsin ki ben bir abdim (kulum) ve o kulluğun
gereği aksine hareket edemem» buyurmuşlardır. Tam o saatta Cibril-i Emin
gelerek iki cihan serverini selâmladıktan ve Sıddik-ı Ekber’e hâl ü hâtır
sorduktan sonra Hz. Ebubekir’in dileği veçhile derhal Resûl-i Ekrem’in
kendisini beklediğini Hz. Ali’ye iletileceğini beyanla şunları da eklemiştir:
«Yâ Muhammedi Senden dua ve taleb,
bizden ise derhal icabet olduğunu bilirsin. Emr-i risâlet penâhilerini derhal
Hz. Ali'ye iletiriz. Göz açıp kapayıncaya kadar Ali kerremallâhü veche yanına
erişmiş olur.»
Cıbril-i
Emin’in tavsiyesi üzerine iki cihan serveri üç defa “Ali, Ali, Ali”- dedi. Bu
ismin üçüncü tekrarında Ali kerremallâhü veche:
«Lebbeyk yâ Rasûlallâh» deyip huzur-u Nebevi’ye erişti. Düşünmek
gerektir ki, Tebük’ün bulunduğu yer Medine-i Münevvere’den tahminen 500 km.
yoldur. Bu kadar mesafenin göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir sürede
kat’edilmiş olması şanlı nebimizin elbette mûcizelerinden birini daha teşkil
eder.
Huzür-ı
Nebevi’ye gelen Ali kerremallâhü vecheye Fahr-i Kâinat Efendimiz Sihap isimli
tülbentini Hz. Ali kerremallâhü vechenin başına giydirdi. Ayrıca bütün
giydiklerini de kendisine verdi. Hattâ o kadar ki mübarek gömleğini çıkararak
ona giydirdi. Esma binti Amis Hz. Ali kerremallâhü vecheye rastladıkta şöyle
dedi:
—
Ya İmam! Sen herhangi bir sokaktan
geçsen mübârek kokun sokağı dolduruyor, bunun hikmetini anlamakta âciz
kalıyoruz, diye
sorduğundan, Allah'ın arslanı şu cevabı vermiştir:
¾ Ya Esmâ! Bu bendeki koku Tebük
gazâsında Resûl-i Ekrem’in gömleğini giymekliğim dolayısıyla onun emsalsiz
güzel kokusu benden de etrafa yayılmaktadır.
Aziz
okurlarım! Tebük gazasında iki cihan serveri sallallâhü aleyhi ve sellem Hz Ali
kerremallâhü vecheyi çağırdığı zaman belinden Zülfikârını da çözüp Hz. Ali'ye
kuşattı. Ayrıca Düldül denilen bineğini de Ali kerremallâhü veche ve
radiyallâhü anha verdi ki artık bu emanetler Ali kerremallâhü vechenin yanında
kalmıştı.
Cebrail
aleyhisselâm Allah tarafından öğrendiği duayı Hz. Ali kerremallâhü vecheye de
öğretti. Hz. Ali kerremallâhü veche bütün gazvelerde o duanın berekâtı ile
daima kâfirlere karşı galip gelir, onları darmadağın ederdi. Bundan başka
hemen hemen her gazvede küffârın başındaki beylerini tümü ile esir alırdı. O
duâ-yı şerife budur:
“Nâdi Aliyyen
mazharal-acâib teciduhu avnen leke fi’n-navâib: bi nübüvvetike Yâ Muhammed.
Küllü hemmin ve gammin seyencelî
velâyetike edrekenî Yâ Aliyyü Yâ Aliyyü Yâ Aliyyü bi izzetike Yâ Kaviyyü
Yâ Veliyyü Yâ Veliyyü Veliyyi Yâ Ganiyyi Yâ Muti Yâ Hayyü Yâ Kayyûm”
Hz. Ali
kerremallâhü vechenin okuduğu dua meâlen şöyledir:
Hz. Ali
kerremallâhü vechenin duasının sonucu olarak iki cihan serverinin nübüvveti
hürmetine Hakk Teâlâ’nın izzet, velayet ve vefa ve gınâ ayrıca Hayy u Kayyum
esmasından istiâne ederek dilediğinin yerine getirilmesini dua eylemektedir ki
bu dua bütün dilek sahibi mü’minler için bir vird-i zebân olmalıdır.
(Bu konuda internette
birçok versiyon ve bilgi vardır.)[1]
o aziz için gerekmektedir ki Ali kerremallâhü
vechenin adedi olan yüzon sayısı kadar Yasin-i Şerif-i okumalıdır.
Ayrıca Nâdi Aliyyen duasını
da on bir defa okumayı ihmal etmemelidir Elbette ve elbette üç veya yedi günde
Hz. Aliyyu'l-Mürtezayı rüyasında görmek müyesser olur.
Bundan
başka tüm bilgiler ona ma’lum olur. Her neden sual ederlerse etsinler derhal
cevaba muktedir bulunur. Allahü Zül- celal’in emri, Yâsin-i şerif ve dua
berekâtı ile ne kadar büyük bir müşkili olursa olsun çözümlenir.
Kaynak: MELİH YULUĞ, Yâsin-i Şerifin Havâssı ve Esrâru- Yâsîn-i Şerifin Meâl Tefsir Ve Hâssaları,
1991, İstanbul