Ana içeriğe atla

DÖRT HALİFE RADİYALLÂHÜ ANHÜM EFENDİLERİMİZDEN YARDIM İSTEMEK

|


Herhangi bir mü’min kardeşimiz Hz. Ebubekir radiyallâhü anh veya Hz. Osman'ı ve evveliyyetle Hz. Ömer’i radiyallâhü anhüma ve Hz. Ali kerremallâhü vecheyi rü’yasmda görmüş olsa elbetteki bu yüce halifelerin feyz ü berekâtı ile her işi âsân olur.
Hulefâ i Râşidin radiyallâhü anhümden herhangi birini rü’yasında görmek isteyen kimse, görmek istediği azizin ism-i şerifi sayısınca namazlarına âzami itina gösterip oruç da tutarak Yâsin-i şerifi okursa muradına erer.
Bunun için istediği zâtın ism-i şerifini yazmak lâzımdır. Örnek vermek istersek meselâ; “Sıddik-ı âzami görmek isteyen kimse şu malûmatla önceden mücehhez olmalıdır”. Hz. Ebubekir’in ism-ı şerifi Abdullahtır. Bu ismin adedi yüz kırk üçtür. Amma asıl isim­leri Ebubekir’dir ki, bunun adedi üç yüz otuz üçtür. Bu süre zarfında oruçlu olup ismin adedi kadar süre-i Yâsini okumalıdır. Hz. Ebubekir radiyallâhü anhi görmek müyesser oldukta ise meşgul olanın kalbinde öyle bir sıdk hâsıl olur ki cümle âlemin sıdkı bir araya gelse- ona eşit olmaz ve olamaz.
“Eğer bir kimse Hz. Ömer radiyallâhü anhı rüyada görmek istiyorsa" Ömer isminin adedi üç yüz on dur. Bu itibarla kaç günde tamamlarsa tamamlasın Yasın-ı şerifi üç yüz on kere okuması gerekir, Kendilerini rüyada görmek müyesser olursa adalette öyle bu- hey­bet gösterir ki bütün cihanın halkı bir araya gelse onun adlinin bir misâli vücud bulamaz. Ondaki adâlet gün gibi meşgulünün alnın­da parlar.
Hz. Osman-ı Zinnûreyn ve Hz. Ali kerremallâhü veche'yi görse tüm işlerinde ona yardımcı ve öğretici olurlar. Onların ahlâkı Yâsin-i şeritin meşgulünde de aynen tezâhür eder.
Hz. Ali kerremallâhü vechenin temiz ruhunu kendine çekmek isteyen, yani celbetmek isteyen mü’minin yapacağı bâzı görevler vardır.
Şöyle ki: On bir gün süre ile ve sahih bir niyetle halvete çekilip her gün gece ve  gündüz Yâsin sure-i şerif esini okumalı, her mübin’e varıl­dıkta Hz. Ali kerremallâhü veche'nin duasını da okuyarak bu vazifeyi yerine ge­tirmelidir.
Nitekim iki cihan serveri sallallâhü aleyhi ve sellem bir gazasında aynı duayı okumuşlardır. Aliyyü’l-Mürtezâ kerremallâhü veche o dua berekâtı ile emr-i Nebevî’ye uyarak derhal Resûl-i Ekremin yanına gelmiştir.
Vaktaki Ashâb-ı Kiram tümü ile yaralanıp Sıddik-ı A zam da dahil, yarasız tek bir sahabe kalmıdığı sırada Hz. Ebubekir radiyallâhü anh iki cihan serverinin yanına gelerek İmam Ali’nin celbi için dua eylemesini Resûlullah’dan niyaz etmiştir. Resul-i' Kibriya sallallâhü aleyhi ve sellem cevaben:
«Yâ Sıddik! Bilirsin ki ben bir abdim (kulum) ve o kulluğun gereği aksine hareket edemem» buyurmuşlardır. Tam o saatta Cibril-i Emin gelerek iki cihan serverini selâmladıktan ve Sıddik-ı Ekber’e hâl ü hâtır sorduktan sonra Hz. Ebubekir’in dileği veçhile der­hal Resûl-i Ekrem’in kendisini beklediğini Hz. Ali’ye iletileceğini beyanla şunları da eklemiştir:
«Yâ Muhammedi Senden dua ve taleb, bizden ise derhal icabet ol­duğunu bilirsin. Emr-i risâlet penâhilerini derhal Hz. Ali'ye iletiriz. Göz açıp kapayıncaya kadar Ali kerremallâhü veche yanına erişmiş olur.»
Cıbril-i Emin’in tavsiyesi üzerine iki cihan serveri üç defa “Ali, Ali, Ali”- dedi. Bu ismin üçüncü tekrarında Ali kerremallâhü veche:
«Lebbeyk yâ Rasûlallâh» deyip huzur-u Nebevi’ye erişti. Düşün­mek gerektir ki, Tebük’ün bulunduğu yer Medine-i Münevvere’den tahminen 500 km. yoldur. Bu kadar mesafenin göz açıp kapayınca­ya kadar geçen bir sürede kat’edilmiş olması şanlı nebimizin elbet­te mûcizelerinden birini daha teşkil eder.
Huzür-ı Nebevi’ye gelen Ali kerremallâhü vecheye Fahr-i Kâinat Efendimiz Sihap isimli tülbentini Hz. Ali kerremallâhü vechenin başına giydirdi. Ayrıca bütün giydiklerini de kendisine verdi. Hattâ o kadar ki mübarek gömleğini çıkararak ona giydirdi. Esma binti Amis Hz. Ali kerremallâhü vecheye rast­ladıkta şöyle dedi:
   Ya İmam! Sen herhangi bir sokaktan geçsen mübârek kokun sokağı dolduruyor, bunun hikmetini anlamakta âciz kalıyoruz, di­ye sorduğundan, Allah'ın arslanı şu cevabı vermiştir:
¾  Ya Esmâ! Bu bendeki koku Tebük gazâsında Resûl-i Ekrem’­in gömleğini giymekliğim dolayısıyla onun emsalsiz güzel kokusu benden de etrafa yayılmaktadır.
Aziz okurlarım! Tebük gazasında iki cihan serveri sallallâhü aleyhi ve sellem Hz Ali kerremallâhü vecheyi çağırdığı zaman belinden Zülfikârını da çözüp Hz. Ali'ye kuşattı. Ayrıca Düldül denilen bineğini de Ali kerremallâhü veche ve radiyallâhü anha verdi ki artık bu emanetler Ali kerremallâhü vechenin yanında kalmıştı.
Cebrail aleyhisselâm Allah tarafından öğrendiği duayı Hz. Ali kerremallâhü vecheye de öğretti. Hz. Ali kerremallâhü veche bü­tün gazvelerde o duanın berekâtı ile daima kâfirlere karşı galip ge­lir, onları darmadağın ederdi. Bundan başka hemen hemen her gaz­vede küffârın başındaki beylerini tümü ile esir alırdı. O duâ-yı şe­rife budur:

“Nâdi Aliyyen mazharal-acâib teciduhu avnen leke fi’n-navâib: bi nübüvvetike Yâ Muhammed. Küllü hemmin ve gammin seyencelî velâyetike edrekenî Yâ Aliyyü Yâ Aliyyü Yâ Aliyyü bi izzetike Yâ Kaviyyü Yâ Veliyyü Yâ Veliyyü Veliyyi Yâ Ganiyyi Yâ Muti Yâ Hayyü Yâ Kayyûm”
Hz. Ali kerremallâhü vechenin okuduğu dua meâlen şöyledir:
Hz. Ali kerremallâhü vechenin duasının sonucu olarak iki cihan serverinin nü­büvveti hürmetine Hakk Teâlâ’nın izzet, velayet ve vefa ve gınâ ayrıca Hayy u Kayyum esmasından istiâne ederek dilediğinin yerine getirilmesini dua eylemektedir ki bu dua bütün dilek sahibi mü’minler için bir vird-i zebân olmalıdır.
(Bu konuda internette birçok versiyon ve bilgi vardır.)[1]
o aziz için gerekmektedir ki Ali kerremallâhü vechenin adedi olan yüzon sayısı kadar Yasin-i Şerif-i okumalıdır. Ayrıca Nâdi Aliyyen dua­sını da on bir defa okumayı ihmal etmemelidir Elbette ve elbette üç veya yedi günde Hz. Aliyyu'l-Mürtezayı rüyasında görmek mü­yesser olur.
Bundan başka tüm bilgiler ona ma’lum olur. Her neden sual ederlerse etsinler derhal cevaba muktedir bulunur. Allahü Zül- celal’in emri, Yâsin-i şerif ve dua berekâtı ile ne kadar büyük bir müşkili olursa olsun çözümlenir.
Kaynak: MELİH YULUĞ,  Yâsin-i Şerifin Havâssı ve Esrâru-  Yâsîn-i Şerifin Meâl Tefsir Ve Hâssaları, 1991, İstanbul

Benzer Yazılar