![]() ![]() ![]() ![]() |
Bir gün Şeyh Ebû'l-Abbas el-Mürsî
kaddesellâhü sırrahu’l azîzin huzûruna bir adam girdi. Şeyhin acı çektiğini
gördü. Ona:
“Efendim Allah Teâlâ size afiyet versin.”
dedi. Şeyh adama herhangi bir cevap vermeksizin sustu. Sonra adam bir süre
herhangi bir şey konuşmadan oturdu. Daha sonra tekrar:
“Efendim Allah Teâlâ size afiyet versin.”
dedi. Bunun üzerine şeyh:
“Evet ben Allah Teâlâ’dan afiyet istedim.
Elbette Allah Teâlâ’dan âfiyet istedim. Şu an benim içinde bulunduğum hâl,
âfiyetin ta kendisidir.”
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemde
Allah Teâlâ’dan âfiyet istemiştir. O bir hadisinde şöyle buyurmuştur:
“Hayber'de yediğim etin etkisini hâla
vücûdumda hissediyorum. Şimdi o artık benim atar damarımı kesmiş
bulunmaktadır.”
Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem, Allah
Teâlâ’dan âfiyet dilemiş olmasının yanı sıra böyle buyuruyordu.
Hz. Ömer radiyallâhü anh de Allah Teâlâ’tan
âfiyet istemişti. O daha sonra hançerlenerek katledildi.
Hz. Osman radiyallâhü anh da Allah Teâlâ’dan
âfiyet istemişti. O da boğazlanarak şehit edildi. Aynı şekilde Hz. Ali
kerremallâhü vechede Allah Teâlâ’dan âfiyet istemişti. O da katledildi.
SEN ALLAH TEÂLÂ’DAN ÂFİYET İSTEYECEĞİN ZAMAN,
ALLAH TEÂLÂ’NIN BİLDİĞİ SÛRETTE ALLAH TEÂLÂ’NIN ÂFİYET VERMESİNİ İSTE. (Ne
istediğini bil.)
Şeyh şöyle diyordu:
“Sabır kelimesi Arapça asbar kelimesinden
türetilmiştir. Asbar ise, oklarla nişan alman hedef demektir. Sabırlı insan da
kendisini Allah Teâlâ’nın İlâhî takdir okuna hedef yapan kimsedir.” [1]
[1] İbn Ataullah
el-İskenderî, trc: Abdullah Mağfur,
Letâifül-Minen Fî Menâkıbı’ş-Şeyh Ebi’l-Abbas ve Şeyhihi Ebi’l-Hasan-
Allah'ın İki Velî Kulu, Üsküdar Yayınevi, Nisan 2011 İstanbul, s. 212-213