|
![]() |
Allah Teâlâ’nın
işlerindeki hikmeti anlayabilmek çok zaman almaktadır. Öyle ki olaylar
zincirine bakılınca “neden” ve “nasıl” sorusunu
haiz çok cümleler bulunursa da ilim ve irfan arttıkça bu sorular azalır gider.
Mesela; Müslümanların “ilk halife seçimi” konusunda polemikler
çoktur ve farklı mezhep ve meşreplerin oluşmasına tevlid etmiştir. Bu nedenle
hayatımız içinde siyasî meselelerin çözümleri hakkında ekstern uçların bir
tarafında olmaktan hiç kimse hâli olmadığı veçhile manzarayı umumide Allah
Teâlâ’nın adalet sıfatını nasıl tecelli ettirdiğini görmekte çok zor
olmaktadır.
Muhyiddin İbn’ül Arâbi
kaddesellâhü sırrahu’l azîz dört halifenin arasındaki meseleyi kaderî ömür
bazında çözmüştür. Halifelerin hayatlarındaki uzunluğun etkisinden
bahsetmiştir. İmam Gazzâli rahmetullahi aleyhin çözümü ise aklî ve naklî
çözümde bir harikadır. Çünkü aklın bir meselede ki gücü zannî ve keşfî
tevillerden daha fazla müstaid ve muvafık olmaktadır. “Sırr’ül Âlemin” isimli
eserinde buyurdu ki;
[“EĞER ALİ KERREMALLÂHÜ
VECHE HALİFELERİN İLKİ OLSAYDI UMULAN SEMEREYİ VERMEZDİ. SONRA ONUN DÖRDÜNCÜ
OLMASI ŞEREFİNE BİR HALELLİK GETİRMEZ. ÇÜNKÜ RASÛLÜLLAH SALLALLÂHÜ ALEYHİ VE
SELLEMDE PEYGAMBERLERİN SONUNCUSUDUR.”] (s.24) [1]
Hilmi Oflaz, bir mesele
hakkında genellikle şunu derdi; “Ne oldu ise iyi oldu”; demek
ki Müslümanların ilk düştükleri siyasî meselede zuhur eden olaylar, hayra
müstenit olmuştur. Nübüvvetin nihayetinde başlayan “halifelik kurumu” Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve selleminde işaretiyle 30 yıl içinde neticelenmiş, sonra
mülk ve saltanat İslâm Devletinin yönetim şekli olmuştur. Daha sonraki
dönemlerde geçen “halifelik ünvânı” resmiyet ve
politik içerikli mansıp olmadan kendini kurtaramadığını zaman göstermiştir.
[“Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellemin amcası Hz. Abbas’a söylediği şu mucizesi de
akıllara durgunluk vermektedir:
«Ey kırk kralın babası!»
bakınız (Mulûk) demiştir de (Halife) dememiştir.. (Bununda derin ve gayet ince
bir anlamı olsa gerek.)] (s.28)” [2]
Diğer halifeleri de bu
söze kıyas edebiliriz.
Günümüz için bu konudan
çıkarılacak sonuçta, halifeliğin seçimindeki evveliyet ve ahiriyyet üzerine
yapılan yorumlarda haddi aşmanın verdiği sıkıntıdan nasıl kurtulmak
gerektiğidir. Eğer halifelik meselesi bilinen üzere değil de tersi minvalde
olsaydı, muhakkak ki İslâm’ın kaderinde bir Hristiyanlaşma içeriğinin galip
olacağını ve bazı önemli meselelerin nasıl hal olacağı bilemeyeceğimizi
düşünmekteyiz. Mesela İmamı Âzam rahmetullahi aleyh diyor ki,
“Eğer müminlerin emiri
Hz. Ali kerremallâhü vechenin izlediği tavır olmasaydı Muaviye, Amr b. As, Ebu
Mûsa el-Eşarî gibi kebîre (büyük günah) sahiplerinin durumlarını bilemezdik.” (bk. Kadı
Abdülcebbâr; Şerhul-Hamse, Kahire, 1965, s. 138)
Yine bir misal olarak
Şiilerin düştüğü gibi Ehl-i Beyt’ten aktarılan bazı gizli bilgilerin olduğu
varsayımları (Cifr) ve olmazsa olmazları olan Mehdi beklentisi ile karışık
durağanlaşan skolastik [3] bir
düşünce içine çekilme olması kaçınılmaz olacaktı. Teolojide önderlerin ve
sabıkların etkisi ister istemez olduğundan Allah Teâlâ bu konuda “Muhammed
Ümmeti”ne açık kapılar bırakmak istediğini aşikâr olarak görmekteyiz.
Tarihte hak etmediği halde acılar çekilmiş olsa da, İslâm Milleti ileriye dönük
hep bir rahmetin içine gark oldu ki dünyaya hükmeden imparatorluklar ve
devletler kurdular.
Mesela, “Sırr’ül Âlemin”
isimli eserde Gazzâli buyurdu ki;
[Ebû Haizm’in rivayet
ettiği bir hadiste sabit olmuştur:
« Ahirette görülecek
dâvaların ilki, Hz. Ali (kerremallâhü veche) ile
Muaviye dâvasıdır: Allah Teâlâ, Hz. Ali’nin doğruluğuna hükmedecek,
diğerleri ise Allah Teâlâ’nın dileğine kalacaktır..»
Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem, Ammar bin Yasir’e demiştir ki:
«Seni, azgın bir cemaat
öldürecek, İmam’ın (İslâm Liderinin) azgın ve zalim olması katiyen doğru
olamaz.»
İmamet, iki kişi
arasında paylaşılamaz, tıpkı Rubûbiyet gibidir..] (s.26)] [4]
[1] İmam Gazzâli-trc: Naim ERDOĞAN
Âlemlerin Sırrı [Kitap]. - İstanbul : [s.n.], 1972, 4. Makale
[2] İmam Gazzâli-a.g.e., 4. Makale
[3] Skolastik: Hristiyan âleminde,
papazların dinî görüşüne ve onların baskısı altındaki dinî fikirlerine göre
yapılan tedrisat usulü.
[4] İmam Gazzâli-a.g.e., 4. Makale
| 

