![]() ![]() ![]() ![]() |
Na’t
ı şerif ve Hâk-pây-ı saâdet-ı peygamberiyyeye gönderilen arz-ı hâl suretidir :
Ey dil yine
hem-râh olarak bâd-ı sabâya
Azm et taraf-ı
dergeh-i mahbûb-ı Hudâya
Yüzler sürüp ol
hâk-i ıtır-nâk-i latife
Ah eyleyerek
ağlayarak başla recâya
Sıdk üzre salât
ile selâm eyleyip evvel
Bed' eyle niyâza
şeh-i iklim i bekâya
De ki seni
Hallâk-ı cihân âleme rahmet
Gönderdi şeref
geldi şehim her dü-serâya
Hâk-âverin
iksirdir ey şâhid-i Levlâk
Kim dest-res olsa
erişir hayr-ı gınâya
Her zerresi bir
dürr-i girân mâyedir anın
Kim nâ'il olursa
nazar etmez kimyâya
Kim cânına hırz
eyler ise nüsha-i aşkın
Elbette o cân
uğramaya sû-i kazâya
Her derde devâyı
sana bahş eyledi
Mevlâ Elbette
bulur çâre gelen dâr-ı şifâya
Ey hikmet-i hak
üzre hâkim kande bu âciz
Lokman dahi bin
cân ile tâlib o devâya
Her kim ki
dahîlek sanadır iki cihânda
Eltâf-ı Hudâ ile
erer izz ü alâya
Ta'zîm ile ismin
anan ey mefhar-i âlem
Bî-rayb bulur her
dü-serâ izzet ü pâye
Geldik der-i
in'âmma el boş, yüzü kara
Me’luf-ı kadîmiz
şehim ihsan u atâya
O nûr-ı mücessem
senin evsâf-ı cemilin
Bildirmek içün
nâzil olupdur nice aya
Ey ümmî-lakab ya
ni kütübhâne-i allâm
İlmine eder
hazret-i Kur ân kifâye
Esrârını ancak
sana bildirdi o allâm
Hayret getirir
noktası kutbu'l-ulemâya
Gülzâr-ı cihânda
ne ki halk eyledi Hallâk
Sensin sebeb
ancak bu kadar neşv ü nemâya
Senden güzelim
Ka'be-i maksûda erildi
Beyt içre ne
hâcet bakıla kıble-nümâya
Ümmîd ederim
cennet-i vaslın gece gündüz
Hicrin bana dûzah
gibidir koyma o caya
Bu hılkat-ı
eşyaya sebeb sensin efendim
Eşyâ yine senden
bulur her vech ile vâye
Feryâdıma
efgânıma lutfunla nigâh et
Derdinle tenim
inlemede benzedi nâya
Çirkâb-ı ma asîde
harâb oldu vücûdum
Bir berk-i giyâh
gibi gönül uydu hevâya
Meccânen eger
cürmümü afv etmeseMevlâ
Nice gideyim
mahkeme-i rûz-ı cezâya
Sen hâmi-i
ümmetsin eyâ ma'den-i şefkat
Şefkat buyurup
âsîleri eyle himâye
Bî-çârelere çâre
şefâ'atle olur hep
Çünki iki şeydir
elimizde bize mâye
Eltâf-ı Hudâ eyle
şefâat dü-cihânda
Bir hısn-ı
haşindir bütün erbâb-ı hatâya
Yakdı beni
ser-tâ-be-kadem âteş-i gaflet
Salsan n'ola ey
nahl-i kerem farkıma sâve
Bir bende-i nâçiz
ki çâkerine yazıldım
Sâyende baş eğmem
vükelâya vüzerâya
Hasta dilimin
merhemi sende durur ancak
Yok fâ'ide
sordumsa da pek çok hükemâya
Pergâr-sıfat
merkez-i aşk üzre dolandım
Cânâ gireli
dâ'ire-i havf u recâya
Şâhım dilerim aşk
ile bu hâne-i kalbim
Ancak dola dola
kim kalmaya yer hubb-ı sivâya
Ümmetlerini
vuslat içün da vet edende
Ah n’ola muhâtab
olabilsem o nidaya
Hurşîd-i cemâlin
umarız ey şeh-i kevneyn
Hayra getirir kim
baka mahsûf olan aya
Ömrüm bütün isyân
ile geçdi nideyim âh
Adem düşicek
zelle içün bunca bükâya
Bir tıfîın olunca
peder ü mâderi mevcûd
Her derdini
söyler ya anaya ya ataya
Ey menba'-ı
şefkat ebeveynim sana kurbân
Zerre nice nisbet olunur şems-i duhâya
Yok hüsn-i amel
peyki ecel gelmege hâzır
Şeytân ile nefs
aldı beni böyle araya
Bilmem n'ideyim
pençe-i a'dâda esirim
Ey şâh-ı cihân
merhamet eyle üserâya
Mahlûkda yok ben
gibi âsî vü perîşân
Ihsânını mebzûl
buyurun böyle gedâya
Asûde olup
görmeye hiç mihnet-i dâreyn
Sâyende erişsin o
dahi kûy-ı rızâya
Vasfın ki senin
câna safâ, ruha gıdâdır
Uşşâk temeyvül
edemez özge gıdâya
Na'tın ki Bilâl
okur idi vakt-i seherde
Aşk ile felekler
de yanardı o sadâya
Ancak seni vasf
etmek içün Hazret-i İzid
Ben anladığım bu
hâli verdi şu arâya (?)
Tâ vird i zebân
eyleyeler medh-i şerifin
Rûzî kıla in
amini kısm-ı bülegâya
Hassân gibi RÜŞDİ
kuluna atf-ı nigâh et
Sâyende o da
mâlik ola hüsn-i edâya
*************
Bu kıllet-i ömr
içre o denlü güneh etdim
Yüz binde biri
sığmaya bu arz u semâya
Leyk sana ümmet
ki beni eyledi Mevlâ
Hâşâ ki beni
uğrada âlâm u cefâya
Bu ni'met-i
uzmâya bedel Hazret-i Hakk a
Var ömrümü sarf
eylesem az hamd ü senaya
Her demde hezârân
salavât ruhuna olsun
Yârânına ahbâbma
ashâb-ı safâya
Olsun dahi
evlâdına ahfâdına cümle
Hem cümle
cemâ1atına hem âl-i abâya
Ediyye ne vâki'
ola mabeyni salâteyn
Elbette icâbet
olacakdır o du'âya
Bu âciz ti bî
çâre perîşân u zülfe
Sen sâhib olunca
eder Allah vikâye
Münker yere sarf
oldu bu nakdine-i ömrüm
Ahz edemedim su
geleli dâr-ı fenâya
Pünhân u ayân
etdiğim isyan heme ma’lûm
Mümkin mi kusûrum
çekeyim semt-i hafâya
Tevhîd edip
Allah'ı seni kim ede tasdik
Ümmîd ederim
düşmeye o câh-ı gavâva
Bir dil ki ola
aşk ile ma’mûr u müsellem
Hâşâ ki adû rahne
ura böyle binâya
Ey ekrem-i âlî
bana rahm et ki fakirim
Muhtâclığım
benzemez özge fukaraya
RÜŞDÎ kuluna avn
ü inayet ola dâiim
Dâ'im ola RÜŞDİ
kuluna avn u inâve
Ol denlü salât
ile selâm ola sana kim
İzz ü şerefin tek
ana da olmaya gâve
Mef û lü Me fâ I lü Me fâ i lü
Fe û lün
Medine-i Münevvere’de manzar-ı saadet olan
makamdı mübârekden kubbe-i sa’âdet göründükde zuhûr eden na’t-ı şerif :
Yâ Nebiyyallah
Cenâb-ı Hakk seni kılmış habib
Sebebden bâğ-ı
vahdetde sen oldun andelîb
Enbiyâ vü evliyâ
senden devâ ister kamu
Çün hakim-i
mutlakm mülkünde bir sensin tabîb
Kûy-ı pâkinde
nice şahlar gezer subh u mesâ
Ağlayıp feryâd
edip boynun büküp ister nasîb
Niceler bu hâk-i
pâke geldi yüzler sürdüler
Geldi mi eyâ
benim-tek böyle bir miskin garîb
Dest-gîr ol yâ
Resûlallah emândır el-emân
Nefs elinde âciz
oldum çok eder mekr ü firîb
Nîm-nigehle her
dü-âlemde kulun mesrûr kıl
Bu gedâvı pâdişâh
etse çerâğ olmaz acîb
Senden özge yâ
kime RÜŞDİ dahılek söylesin
Yâ Nebiyyallah
Cenâb-ı Hakk seni kılmış habîb
Fâ i lâ tün Fâ i lâ tün Fâ i lâ
tün Fâ i lün
Gazel
Garîk-i bahr-i isyânım dahilek ya Resulallah
Gedâyım, çok perişânım dahilek ya Resulallah
Cihanda kalmadı bir cürüm kim ben yapmadım anı
Sana geldim pişmânım dahilek ya Resulallah
Gelen müflis der-i in'amına mamûr olur mutlak
Bana rahm et ki virânım dahilek ya Resulallah
Heva-yı nefse uydum nefsim uydu dev meluna
Neden uydum nemidânem dahilek ya Resulallah
Sakalım ak, yüzüm kara, yaşım heftâde yetmiştir
Velâkin ehl-i imânım dahilek ya Resulallah
Cihanda zerre denlü ateşe takat getürmezken
Cehennemde nice yanam dahilek ya Resulallah
Ketencizâde-veş cümle günahkâre şefaat kıl
Bu hâl üzre duahanım dahilek ya Resulallah
Gazel
Yıldız âsâ geceler gözleyen ey mâh seni
Seyreder gün gibi elbette sehergâg seni
İsm-i a'zâmın senin nâm-ı şerifin oldu
Buldu hüsrân-ı ebed, bilmeyen eyvah seni
İsmini vird-i zebân eyleyen irşâd oldu
Hakk'ı bildi bilen ey mürşid-i agâh seni
Kim bugün yârin ola, yarın olurmuş yârin
İki âlemde bize yâr ede Allah seni
Nâil-i feyzin olan ârif-i billah oldu
Enbiyâ cündüne Hakk kıldı şehinşah seni
Âlem-i gayb u şühud sırrı sanadır mekşuf
Kıldı Hakk mahrem-i esrâr-ı haremgâh seni
Sâyeveş hâk-ı mezellette koma Rüşdi kulun
Kıl şefaat göre hak-bîn ile her gâh seni
Âşığım Ben Sana
Âşığım ben sana rûz-u ezelden
Sen benim şâhımsın ben senin benden
İster öldür kulun ister çırağ et
Râzıyım her ne ki gelirse senden
Cismim de senindir bu cân da senin
Mukîm de senin mihmân da senin
Derdim de senindir dermân da senin
Ben senden geçemem cân çıksa tenden
Sana kulluk için cihâna geldim
Leyk gayet yaman zamâna geldim
Bed-huylar elinden amâna geldim
Ayırma Rüşdî'yi hulk-ı hasenden
Güz Mesârif Destanı
Mevsimi geldi efendi git pelit al, dal da al
Çam, kavak, sorhun, tezek, saçma dahi herhâlde al
Tuz, çaşır, peynir, güzel yaprak bu günlerde gelir
Bir kuru tatlı erik, hurma ile yağ, bal da al
Sebze, kişmiş, bademiçi,
fındıkiçi çok getir
Köme, pestil, bamyaya bak her ne var bakkalda al
İki yüz batman kadar un parası ver köylüye
Gendime, bulgur da gelsin, mercimek, şalgam da al
İşine elbette adem ihtiyat etmek gerek
Hasılı tut pendimi, kurbanlığı Şevval'da al
Et gelince zerzevat günden güne elbet gelir
İki yük ala pirinç alınca bir gırbal da al
Ademe bir şan imiş ahırda hayvan beslemek
Adımız var, şanımız var bari birkaç mal da al
Ot, saman, yonca ile arpa alınca dikkat et
Üç sepet, iki kürek, ahır yüzüne sal da al
At, katır, merkep, öküz lazımsa ihmal eyleme
Bir çekiç, bir kerpeten, çokca döğülmüş nal da al
İki top çilvari, üç top basma, on el havlusu
Üç tulum, beş top gezi, lahuri bir top şal da al
Vakıa bunlarsız olmaz bir çiçek gördüm bugün
Çarşıya git bir su'al et, bul anı dellal da al
Bir kazan, iki soba, bir lamba, üç çay güğümü
İki-üç seccade, iki hâlı, üç mangal da al
Biz de inci var velakin az olunca ar olur
Şimdilik çok istemem bundan otuz miskal da al
Otuzaltı tane altun, top dahi lazım bize
İki altun kordela saat, kıza halhal da al
"Ya bize çarşaf' dedi, "alası yok burda" dedim
Otuz altun Bağdad'a ba-posta et irsal da al
Küp, güveç, çömlek, çanak, fincan, tabak subardağı
Bir fıçı gaz, çokça boru, kapıya mandal da al
Pek ucuz bir makine gördüm piyango malıdır
Nerde ise oğlanı ardınca anın sal da al
Kakula, tarçın, biber, hem zencefil malumunuz
Çay, şeker daim alırsın bak da o emsalda al
Çok makama ile güllaç ve şurup, şehriyye hem
Her zaman lâzım bize attardan tutkal da al
Evdeki, hariçteki hizmetçiler muhtaçtır
Her ne isterlerse sor da, onlara partal da al
Bunca eşyayı kim alsın, kuvvetim yoktur dedim
"Mollalar gelsin efendi, bir iki hammal da al"
Neyleyim bilmem ki cebimde yoktur bir beyaz
Bu hayâl mekkaresi ikdam eder ki al da al
Elde para yok ise eşyaları ahzetmeğe
Eyleyip dainleri temin biraz imhâl da al
Parasız ancak bu alemde günah almak olur
Para yoktur söylesem havf eylerim der: çal da al
Kim güvensin bu cihanda bir tıfıl oğlum da yok
Dedi: sıdk ile Huda'dan isteyip etf'al da al
Bu kadar masraf ne kar ile olur sordum dedi:
"Doktor ol, ya avukat, ya dağda ol kattal da al"
Dedim ikbalim olaydı gelmez idim âleme
Dedi: "Ömründe yalan söz söyleme, ikbal de al"
Ah! dedim hâlim yaman; dedi ki: "tut rah-ı rıza"
Lutf-ı Hak'la himmet-i peygamberi hoş-hâl da al
Kesb-i rahat etmeğe alemde yol yok mu? dedim
Dedi: "Terk-i rahat-ı dünyada kıl ikmal da al"
Bildiği hâlde gönül o rahatı almaz dedim
"Hakk'a yalvar" dedi, Hakk kılsm anı meyyal da al
Ey civan ergenliğin bil kadrini, rahat yaşa
Ben de bir iş isterim derse bu bahre dal da al
Bulmak istersen eğer Rüşdi meta-ı izzeti
Kendini gene-i kanaat içre kıl, idhâl da al
Lutfuna mazhar buyur ya Rab Ketencizâde'yi
Cürmünü meccânen afv et koyma bu işgalda al
Köme, pestil, bamyaya bak her ne var bakkalda al
İki yüz batman kadar un parası ver köylüye
Gendime, bulgur da gelsin, mercimek, şalgam da al
İşine elbette adem ihtiyat etmek gerek
Hasılı tut pendimi, kurbanlığı Şevval'da al
Et gelince zerzevat günden güne elbet gelir
İki yük ala pirinç alınca bir gırbal da al
Ademe bir şan imiş ahırda hayvan beslemek
Adımız var, şanımız var bari birkaç mal da al
Ot, saman, yonca ile arpa alınca dikkat et
Üç sepet, iki kürek, ahır yüzüne sal da al
At, katır, merkep, öküz lazımsa ihmal eyleme
Bir çekiç, bir kerpeten, çokca döğülmüş nal da al
İki top çilvari, üç top basma, on el havlusu
Üç tulum, beş top gezi, lahuri bir top şal da al
Vakıa bunlarsız olmaz bir çiçek gördüm bugün
Çarşıya git bir su'al et, bul anı dellal da al
Bir kazan, iki soba, bir lamba, üç çay güğümü
İki-üç seccade, iki hâlı, üç mangal da al
Biz de inci var velakin az olunca ar olur
Şimdilik çok istemem bundan otuz miskal da al
Otuzaltı tane altun, top dahi lazım bize
İki altun kordela saat, kıza halhal da al
"Ya bize çarşaf' dedi, "alası yok burda" dedim
Otuz altun Bağdad'a ba-posta et irsal da al
Küp, güveç, çömlek, çanak, fincan, tabak subardağı
Bir fıçı gaz, çokça boru, kapıya mandal da al
Pek ucuz bir makine gördüm piyango malıdır
Nerde ise oğlanı ardınca anın sal da al
Kakula, tarçın, biber, hem zencefil malumunuz
Çay, şeker daim alırsın bak da o emsalda al
Çok makama ile güllaç ve şurup, şehriyye hem
Her zaman lâzım bize attardan tutkal da al
Evdeki, hariçteki hizmetçiler muhtaçtır
Her ne isterlerse sor da, onlara partal da al
Bunca eşyayı kim alsın, kuvvetim yoktur dedim
"Mollalar gelsin efendi, bir iki hammal da al"
Neyleyim bilmem ki cebimde yoktur bir beyaz
Bu hayâl mekkaresi ikdam eder ki al da al
Elde para yok ise eşyaları ahzetmeğe
Eyleyip dainleri temin biraz imhâl da al
Parasız ancak bu alemde günah almak olur
Para yoktur söylesem havf eylerim der: çal da al
Kim güvensin bu cihanda bir tıfıl oğlum da yok
Dedi: sıdk ile Huda'dan isteyip etf'al da al
Bu kadar masraf ne kar ile olur sordum dedi:
"Doktor ol, ya avukat, ya dağda ol kattal da al"
Dedim ikbalim olaydı gelmez idim âleme
Dedi: "Ömründe yalan söz söyleme, ikbal de al"
Ah! dedim hâlim yaman; dedi ki: "tut rah-ı rıza"
Lutf-ı Hak'la himmet-i peygamberi hoş-hâl da al
Kesb-i rahat etmeğe alemde yol yok mu? dedim
Dedi: "Terk-i rahat-ı dünyada kıl ikmal da al"
Bildiği hâlde gönül o rahatı almaz dedim
"Hakk'a yalvar" dedi, Hakk kılsm anı meyyal da al
Ey civan ergenliğin bil kadrini, rahat yaşa
Ben de bir iş isterim derse bu bahre dal da al
Bulmak istersen eğer Rüşdi meta-ı izzeti
Kendini gene-i kanaat içre kıl, idhâl da al
Lutfuna mazhar buyur ya Rab Ketencizâde'yi
Cürmünü meccânen afv et koyma bu işgalda al
Bu cihâna geleli hayli zamân
oldu bana
Öyle sandım ki kadîm üzre
mekân oldu bana
Gün-be-gün za’fdan her hâl
yamân oldu bana
Anladım göçmek için cümle
nişân oldu bana
Cân gibi dost dediğim
düşmen-i cân oldu bana
Düşmen öz bahtım imiş şimdi
ayân oldu bana
Yâr idim herkes ile
cümlelere bâr oldum
Gülşen-i dehrde bir gonca
iken hâr oldum
Allah Allah ne aceb küşte-i
ağyâr oldum
Hâsılı minnet ü gam çekmede
bî-zar oldum
Cân gibi dost dediğim
düşmen-i cân oldu bana
Düşmen öz bahtım imiş şimdi
ayân oldu bana
Ne içündür bilemem kıldı
ehibbâ nefret
Hem-demim hem-rehim hep
eyledi terk-i sohbet
Zerre ihsânı olan kıldı
çekilmez minnet
Çekilir yük mü nedir bunda
da bilmem hikmet
Cân gibi dost dediğim
düşmen-i cân oldu bana
Düşmen öz bahtım imiş şimdi
ayân oldu bana
Sağ iken ağzı olanlar diler
elbette yemek
Beşerin hâli budur bizleri
zannetme melek
Söylemek şekva ise âteş olur
söylememek
Hayrı Allah içün et, kılma
etek öptürmek
Cân gibi dost dediğim
düşmen-i cân oldu bana
Düşmen öz bahtım imiş şimdi
ayân oldu bana
Aslı pâk nesli güzel kimse
semâhat eyler
Mükrime bil ki le’im kimse
hıyânet eyler
Havf-ı Mevlâ’sı olan işte
sadâkat eyler
Tâm tevekkülde olan Rüşdî
kanâ’at eyler
Cân gibi dost dediğim
düşmen-i cân oldu bana
Düşmen öz bahtım imiş şimdi
ayân oldu bana
Böyle bir bezm-i muhabbet
her zamân ister gönül
Yâr ile ağyârdan hâlî mekân
ister gönül
İhtiyâr oldum elimde
ihtiyârım kaldı
İhtiyâr oldukça nev-civân
ister gönül
Aşkdan bir bâde nûş et her
kederden sâlim ol
Görmez misin her zamân darü’l-amân
ister gönül
Çok da yakma cânımı âhımdan
eyle istinâb
Ey felek rûz-ı cezâda kana
kan ister gönül
Zulmü çok eyler güzellerden
feragat eylemiş
Âşıkânın hâline bir mihribân
ister gönül
Şâh-ı hûbân nakd-i cân ister
metâ-ı vuslata
Ol sebebden Rüşdî dâima
terk-i cân ister gönül
Hulk u hûyı hûb olanlar
âlemi zîbâ görür
Aşk ile Mecnûn olanlar halkı
hep Leylâ görür
Sâlik-i râh-ı hakîkat
tefrika bilmez nedir
Deyrde ruhbânı görse tâlib-i
Mevlâ görür
Ehl-i irfân olmağa sa’y et
bâsiret ehli ol
Çeşm-i ibretle bakanlar
katreyi deryâ görür
Eşk-i sûret suda görmüş
aksini mihr ü mehin
Nitekim nakşa doyar münkir
anı İsâ görür
Sırr-ı vahdetten haberdâr
olmayan gâfillere
Her ne esrârı haber versen
anı eşyâ görür
Kim müsemmâyı
Ketencizâde-veş maksûd ede
Her ne şey görse cihânda
mazhar-ı esmâ görür
Kaynak:
Erzurumlu Ketencizâde Mehmed Rüştü Efendi, hzl: Naci ELMALI,
9.10.1984, Elli Matbaası , Ankara
NACİ
ELMALI
1956 yılında Erzurum'da
doğdu. 1977 yılında Erzurum Kâzım
Karabekir Eğitim Enstitüsü Türkçe
bölümünü bitirdi. Halen serbest çalışmakta ve Erzurumlu ilgili
araştırmalarıyla tanınmaktadır. Yazarın
basıma hazır eserleri şunlardır :
1 — Erzurumlu
Şairler,
2 — Çeşitli Yönleriyle Erzurumlu Folkloru.
2 — Çeşitli Yönleriyle Erzurumlu Folkloru.