Ana içeriğe atla

PEYGAMBERİMİZİN İSMİNİ TELAFFUZ EDERKEN DAHİ EDEPLİ OLMAK FARZDIR

|


Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve selemin ism-i mübarekelerine hürmet etmeyen herkes için:
Sefîne-i Evliyâ’da Osmânzâde Hüseyin VASSÂF (Kaddesa’llâhu sırrahû)  Efendimiz buyurdular ki

Karasarıklı  İbrâhîm kaddesa'llâhu sırrahû Efendi
Kuşadalı hazretlerine yetişmiş bir şeyh-i âlî-kadrdir. İzzet Efendi merhûmla da hem-bezm olarak bi'l-âhare Eyüp’te Bahariye civârında Taşlıburun Dergâhı şeyhi Süleymân Efendi’den Tarîk-ı Sa’diyye’den müstahlef olmuştur. Müddet-i medîde Mâliye Nezâreti’nde kitâbette bulunmuştur. Bi'l-âhare ihtiyâr-ı takâüd eyledi.
Beyâz sakallı, beyâz yüzlü, uzunca boylu olup, siyâh cübbe giyer, beyâz arâkıye üzerine siyâh sarık sarardı. Her gören meclûb ve meczûb-ı hüsnü olurdu. Sevdiği meşâyıhın dergâhlarına giderdi. Herhangi bir meclis-i zikirde bulunsa orada derhâl neş'e-i zevk, rûhâniyyet zuhûra gelirdi. Esnâ-i zikirde kendilerine hâl galebe eylediğinden şiddetli sayhalar vurarak kendini yerlere atardı. Bu hâl herkeste haşyet vücûda getirirdi. Husûsuyla Hz. Sünbül Hânkâhı’nda  semâ'-hânede tahtanın üzerinde kendini oradan oraya kaldırır atardı. "Meded Yâ Nebiyya'llâh!" diye sayha ederdi. Bu sebeble "Sayha-zen İbrâhîm Efendi" diye şöhreti vardır.
Kendileriyle çok zamân müşerref oldum. Fakîre Tarîk-ı Şa’bânî’den Vird-i Yahyâ kırâatına me'zûniyyet vermişti. Salavât-ı şerîfeyi huzûr ile okumayı tavsiye ederdi. Bir gün hasbihâl sırasında  buyurdular ki:
Hânkâh-ı Hz. Sünbül’de bir cem'iyyette dûçâr-ı cezbe oldum. "Aman! Yâ Muhammed!" diye kendimi yere attım. Gaşy oldum. Bu esnâda sırr-ı rûhâniyyetime dediler ki:
Bu tevbîh ve irşâd-ı Ma'nevî fakîrde öyle bir te’sîr-i azîm husûle getirdi ki, bir daha o yolda sayha etmemeğe azm ettim. Bu sebeble "Aman Yâ Nebiyya'llâh!" benim virdim oldu. Evlâdım siz de bu hâlimden  ibret-bîn olunuz.”
Şehzâdebaşı civârında Bozdoğan Kemeri civârında bir hânede sâkin idi. Son zamânlarında halktan inkıtâ’ eyledi. Hâlden hâle dûçâr oldu. Te'sîr-i cezbe ile kendini merdiven sahanlığının parmaklığına salb etmek sûretiyle cânını cânânına teslîm eyledi. Mazhar-ı zevk-i tâm oldu. Mezkûr dergâhta defîn-i hâk-i gufrândır. (Kaddesa’llâhu sırrahû)
Halîm, selîm, gül yüzlü, pâk özlü, tatlı sözlü idi.
c.4. sh: /117/
Kaynak: SEFÎNE-İ EVLİYÂ- Osmânzâde Hüseyin VASSÂF, hzl: Prof. Dr. Mehmet AKKUŞ, Prof. Dr. Ali YILMAZ,  2005, İstanbul

Benzer Yazılar