Rasûlullâh Sallallâhü Aleyhi Ve Selleme Salâvat Getirmede Eringeç Müslümanlar İçin Uyarı Mahiyetinde
|
![]() |
Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellemin ismi veya O’nun hakkında müstear bir ifade
geçtiğinde kısaltma yapılmasının hatalı olduğunu hatırlatmak için bu yazılar
tekrar edildi.
“Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve selleme, namazların teşehhüdünde ve başka yerlerde salât
getirmek meşrudur. Bu durum, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin adı, bir
kitaba, mektuba, makale vb. şeye yazılırken de gerçekleşir. Meşru olan,
Allah Teâlâ’nın bize emrettiğini gerçekleştirmek için salât’ın tam
yazılmasıdır. Okuyucu, görünce onu hatırlamalıdır. Salâtın (s.)—(s.a.s.)—(a.s.)
gibi kısaltılarak yazılması uygun değil ve hatalıdır. Bunda yüce Allah
Teâlâ’nın “Ona salât getirin ve samimi bir şekilde selâm edin”
emrine aykırı davranıştır.
Mesela,
Osmanlıcada besmele için به yazılmıştır. Bu Arapçada “O’nun ismiyle”
diye bir mana ifade eder.
“İbnu’s-Salâh
“Mukadimetu ibni’s-Salâh” diye bilinen “Ulûmu’l-hadis”te şöyle der:
“Anıldığında,
“Allah Teâlâ’nın Rasulü’ne salât ve selâm olsun” diye yazmaya
dikkat etmesi ve tekrar tekrar yazmaktan usanmaması. Çünkü bu, hadis
öğrencilerinin peşinen elde ettikleri kazançların en büyüklerindendir. Bunu
ihmal eden, büyük bir kısmetten mahrum olur.
Bununla
ilgili bazı salih rüyalar da vardır.
İbnu’s-Salah
şöyle der: Yazarken şu husustan sakınmalıdır. “Ve sellem= selâm etsin”i
yazmamak suretiyle, onu eksik olarak yazması, Hamza el-Kınanî şunu anlattı:
Hadisi yazıyordum. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin adı geçtiğinde
kısaltmak için “ve sellem”i yazmıyordum. Rüyamda Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve sellemi gördüm. Bana:
“Niçin
bana salâtı tamamlamıyorsun?” dedi. Ondan sonra “Ve sellem”siz hadis yazmadım.
İbnu’s-Salâh
şunu ilave etti: “Aleyhi’s-Selâm” yazılması mekruhtur. Allâme es-Sehâvî,
Fethu’l-muğhis Şerhu Elfiyyeti’l-hadîs li’l-Irâkî adlı kitabında şöyle der:
Ey yazıcı!
“Allah Teâlâ’nın Rasûlü’ne salât ve selâm olsun”u yazarken kısaltma yoluna
gitmekten sakın.”
Es-Suyûtî
de Tedribur-râvî fî şerhi Takrîbi’n-Nevâvî adlı kitabında şöyle der: “Salât
ve selâmı yazarken kısaltma yapmak mekruhtur. Tam yazılmalıdır.” Her
erkek ve kadın müminin görevi, her zaman Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
selleme salât ve selâm getirmeye devam etmek, en iyiyi, ecir ve sevabı artıranı
istemek, Hz. Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellemin ümmeti üzerindeki
en önemli haklarından olan bu gibi şeylerde, şeytanı ve onun aldatma ve
küçümsemesini bırakmaktır.” (Yahyâ B. Mûsâ Ez-Zehrânî, Peygamberimiz
Sallallahu aleyhi ve sellemin Ümmeti Üzerindeki Hakkı, s. 22)
Yazmak konusunda
bu derece bir incelik olduğuna göre kelâmda Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve
sellemin adını anmakta çok daha dikkatli
olunmasının gereği açığa çıkar.
Necip
Fazıl KISAKÜREK rahmetullâhi aleyh “O ve BEN” isimli eserinde bu konuyla ilgili
olarak şöyle demektedir.
Varlığın Tâcına dair, Zonguldak'ta
yazdığım yazı şöyle başlıyor:
—
Yâ (M...... !)
Noktalı yerde O'nun ismi, hâs
ismi... Mukaddes hâs isim... Yâni mukaddes isme, nida siygasıyla hitap
ediyordum.
«— Onu çıkar oradan, buyurdular;
Allah’ın Resûlüne, hâs ismiyle ve nida siygasıyla hitap olunmaz.
—
Niçin efendim?
«— Hayâ meselesi!.. Allah bile
Kur'ânında, Sevgilisine, hâs ismiyle nida ederek hitap etmedi.»
Büyük sır karşısında yandım, kül
oldum. Bizzat Allah'ın haya gösterdiği sır...
—
Kur'ânın hiç bir yerinde böyle bir hitap yok mu?
Kısa ve sert:
«— Hiç bir yerinde!..»
Gerçekten
«de ki» mânasına «gûl» kelimesiyle başlayan birçok âyette, bu
hitaptan sonra isim gelmediği, gözümün önünden geçiverdi. Buna karşılık, birçok
tefsircinin «de ki yâ M......................... !»
diye kullandıkları klişelerdeki kabalık içimi burkuttu.[1]
Yine bazı
kimselerin Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve selleme adını anmadan “aleyhissalâtü
vesselam” olarak söyledikleri saygı ifadesinin (?) Allah Teâlâ’nın emir
buyurduğu salavât cihetinden bir manası olmadığı ve içeriği çok dolu olmayan
bir terkip olduğunu da hatırlatmak gerekmektedir.
Salavât konusunda
son söz Araplar ve Arapça diline vakıf olanlardır. Geçmiş zaman ve yeni
literatürde araştırma yapıldığında bu durumun açık olarak görüleceğini beyan
ederiz.
Ümmeti olarak
Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizin şanlı ve yüce zatından özür
diliyoruz.
Yâ Rasûlullâh!
Cahilliğimizi
bağışla ki, Allah Teâlâ’da bizlerden razı olsun.
Âmin.
[1] Not: Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellemin bir iki yerde geçen ismi ise üçüncü şahıs olarak
gelmiştir.
| 

