| |
“En yakın akrabanı uyar!‟ [1]âyeti
geldiğinde Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem, ehl-i beytinden olanları bir
araya getirdi. Sayıları otuzdu. Yediler, içtiler. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi
ve sellem onlara:
“Hanginiz benim „dinimin gereklerini yerine getirmeyi, sözlerimi
dinlemeyi taahhüt eder ki‟ [2] benimle beraber cennette olabilsin ve ailem arasında da benim
Halîfem olsun?”
diye sordu.
Akrabalarından birisi bu sözler karşısında:
„Ey Allâh‟ın Rasûlü! Sen bir denizsin. Kim bu
vazifeyi yerine getirebilir ki?‟ dedi.
Sonra Rasûlullâh
sallallâhü aleyhi ve sellem bunu üç defa tekrar etti. Fakat hiçbir cevap
alamadı. Bunun üzerine -Hz. Ali kerremallâhü veche
Sh:15-16
Kaynak: Muhammed Zahid BELEK, Hz. Ali’nin Kur’ân Tasavvuru Ve Âyetleri
Tefsîri , T.C. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel
İslam Bilimleri Anabilim Dalı Tefsîr Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi , Isparta, 2010
HAZRET-İ ALİ
kerremallâhü vechenin
DİVANINDAN
kerremallâhü vechenin
DİVANINDAN
“Ben övünmeğe lâyık bir insanım ki yedi göğün sahibi
olan Allah Teâlâ beni koruyup çeşitli nimetlerini vermiştir:”
“Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem benim
kardeşimdir, onunla sihri akrabalığım vardır. Benim amcamın oğludur. Allah’ın
salât ve selâmı onun üzerinde olsun.”
“Ben Aliyyim, künyem de iki torunun babası olan,
‘Ebû’s-sıbteyn’dir. [1] Korku ve hayret günü olan savaşta düşmana galib
gelme kudretine sahibim.”
“Ben, haseb ve neseb bakımından peygamberin
kardeşiyim, ikimiz de amca çocuklarıyız. Onunla beraber bulunmuş, onun hüsn-i
nazarıyla terbiye görmüşüm. Torunları benim çocuklarımdır.”
“Benim ceddim ve Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve
sellemin ceddi birdir, ikimiz de aynı soydanız. Fatıma da benim zevcemdir.
Benim hiç bir sözümde yalan yoktur.”
“Çocukluk günlerimden başlayarak beni yükselten,
ayaklandıran, yeme ve içmeme yardım ederek beni eğiten, o büyük Peygamber'dir.”
“Onun dedesi benim de dedemdir. Babam da amcasıdır.
Soy ve sopumuz bir olduğu gibi benim hanımım onun kızıdır.”
“Kardeşlik kurduğu zamanlarda herkesin huzurunda bana
duâ ederek ve benim iyiliklerime değinerek övgülerini belirttiler.”
“Ey seçkin Peygamber! Seni nefsimle korurum. Çünkü
Senin vasıtanla Cenâb-ı Hakk, bizim üzerimizden cehâlet karanlığını kaldırdı.”
“Canım bu tende oldukça sana ruhum ve canım fedâ
olsun. Canın ne kıymeti vardır ki ben de o köke mensup bir biriyim.”
“Yardımcıların en hayırlısı olan Allah, benden
nusret ve yardımını eksiltmez. Çünkü onun birliğine şükreden bir kalp ile iman
etmişimdir.”
“Allah’a şükürler olsun ki çocukluğumdan beri kalbim
sabit ve mutmain olup İslâm’a bağlanmıştır.”
“Ben o peygamberin getirmiş olduğu bütün sözlere
inandım. Çünkü o, merhamet ve bağışlaması sonsuz olan Allah Teâlâ tarafından
gönderilmiştir.”
“Arap olan ve olmayanlar arasında ben İslâm’a
girenlerin öncüsüyüm. İlk İslâm’a girenler içinde özel bir yerim vardır.”
“Benim yakınım, insanları Hak dine davet eden
Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemdir. Cennetteki hurilerin isteklisi
azdır.”
“Üstünlük söz konusu edilirse Peygambere
yakınlık bana verilmiştir. Dudaklarıyla bana zahirî ve bâtınî ilimleri
öğretti. Ben, dinde fakih oldum.”
“Savaş meydanlarında benim gibi cesur ve kahraman bir
kimse yoktur. Çocuk olarak İslâm’a giriş, önce bana nasib oldu.”
“Benîm diğer insanlara üstünlüklerimden biri de
Fatıma ile evli ve ondan doğan çocukların babası olmamdır. Rasûlullâh
sallallâhü aleyhi ve sellem kendi kızını benimle evlendirdi. Böylece şeref
buldum.
“İnsanların hayran oldukları ve başlarının kesildiği
Bedir savaşında önemli bir yerim vardır. Onu izleyen Uhud ve Huneyn
Savaşlarında da yararlık gösterdim. Bunlar benim için övünç kaynağıdır.”
“Müslümanların sancağı bana teslim edilmiştir. (Hendek
Savaşı’nda) Müşriklerin ileri ¡gelenlerinden Âmr’i öldürdüm. Buna herkes
hayret eder.”
“Savaş kızışmaya başladığı zaman Rasûlullâh sallallâhü
aleyhi ve sellem beni öne sürerdi. Rasûlullâh bana seslendikçe fazlasını yerine
getiririm, derdim.”
“Düşmanların ruhlarıyla dolu olan bardaktan içerim. Bu
bana bir lutuf ve İlâhî armağandır. Dünyada benim benzerim yoktur.”
“Kahramanları Kahrederim, hiç kimseden ve
dünyevî hiç bir şeyden korkum yoktur.”
“Her iste can ü gönülden hizmet etmek isteyen
Haydar’ım. Ben, oyalanmam, bos ve anlamsız şeyler peşinde koşmam.”
“Benim fazilet ve yüksekliğe değer özelliklerimi kim
inkâr edebilir? Ben Aliyim. Cenâb-ı Hakk’a boyun eğerek itaat etmişim.”
“Mermerden imal edilmiş bir taşa yağmur ve su hiç etki
edebilir mi? Kuvvet ve galebeye, arzu ve istekle erişilebilir mi?”
“İnsanlar bildiler ki benim İslâm’daki payım
diğer kimselerin paylarından daha fazladır.”
“Ben kendisine ümit bağlanmış Aliyyim. Ölüme
hazırlık yapmış ve zimmetimde olan görevi ifâ ediyorum.”
“İnsanların en hayırlısı ve kerem sahibi olan bir
peygambere yardım ediyorum. O peygamber ki doğrulukla ün kazanmış ve merhameti
herkesçe bilinmektedir.”
“Ben güçleneli henüz (hicretten ) bir iki yıl geçti.
Pek tecrübeli değilim fakat savaşı deneyenler ve güngörmüş olanlar benim
kuvvetli olduğumu bilirler.”
“Yürekli ve cesur bir insanım ki cin taifesine mensup
kişiler gibi savaşı her türlü sanat ve fenle icra ederim.”
“Silahım ve kalkanım beraberimdedir, Benim kılıcım her
türlü kin ve öfkeye kapılmış olanları ortadan kaldırır, onları ber-taraf
eder.”
“Kılıcımla bütün düşmanlarımı kendimden
uzaklaştırırım. Annem beni bu iş için doğurmuştur. Ben dünyaya savaş için
gelmişim.”
“Sağ elimde Zülfikar’ım vardır. Sol elimde de ana
damarları kesen kılıcım bulunmaktadır.”
“Dövüş ve kavga etmek isteyenler beri gelsin. Bana
yakın olanın emri üzerine onların boynunu vururum.”
“Onun düşmanlarından intikam almakla göğsüm rahatlık
bulur ki o. Allah’ in dinini yaymak ve hakkı tebliğ etmek için uğraştı.”
“Bugün dinimi yaymak ve özelliklerimi ortaya koymak
için deneme yaparım. Sağ elime kılıcımı almışım. Savaş esnasında şânımı beyânı
ederim.”
“Arslan, arslan üzerine keskin ve parlak kılıçlarla
saldırıyor. Yemeni kılıç benim sağ elimdedir.”
“Hamle ve saldırıya geç, sana oklar etki edemez.
Ölümden korunmak için elinde kalkanın vardır.”
“Ben, bütün Kureyş kabilesinin önderiyim. Katan dağı
gibiyim, galip gelen ve kaşlarını çatan bir arslanım.”
“Yemen’in ileri gelenleriyle Necid ve Aden halkı
benden razı olmuşlardır. Ben, Hasan ve Hüseyin’in babasıyım.”
“Savaşta Hasan’ın babasından sakınınız. Ona
ilişmeyiniz ki size zarar ve ziyanı dokunmasın.”
“Benim hilm ve yumuşaklık atım daima gemlenmiştir.
Bunun yanında kızgınlık atım da eğerlenmiş vaziyettedir”
“İçi doğru olana karşı gayet doğru hareket ederim.
Eğri olan insanlara karşı ben de eğri davranırım.”
“Nice kerem sâhibi ve kahraman insanlar vardır ki Hint
demirinden yapılmış kılıçlarla din düşmanları üzerine yürürler.”
“Birçok insanlar takvâ ve zühd elbisesinden
soyunmadılar. İslâmiyet yolunda yürümeğe devam ettiler. Birçokları da Cenâb-ı
Hakk’ın lûtfuyla kuvvet buldular.”
“Çağdaşlarımızın ne şekilde yok olup gittiklerini
gözlerimizle gördük. Yaptıkları iş veya söyledikleri sözleri nakletmek
gerektiğinde, falan kes şöyle idi, diye söze başlanır, hâtıraları yâd edilir.
Birgün sıra bize de gelecektir.”
“Ya İslâm’ın zafer bulması için mücâdele verin veya bu
uğurda şehit olun. Çoktandır ki ben fermanı yerine getirmekte ihmalkâr
davrandım.”
“Beni istediniz, ben de davetinize icabet ederek
geldim. Fakat bu konuda ancak ölüleri dirilten Cenâb-ı Hakk’ın takdiri câri
olur.”
“Açtığım gizli sırların korunacağından hiç bir zaman
emin olmadım. Kötü olan bir işe el uzatmadım ve böyle bir şeyi aklıma bile
getirmedim.”
“Bir kerre evet deyip söz verdiğimi ve bu sözümü
yerine getirmediğimi hatırlamıyorum. Mal ve çocuklarımın yokluğu bahâsına da
olsa hiç bir zaman cimrilik yapmadım.”
“Bu dünyada yaşayanların çeşitli işlerle alâkaları
vardır. Benim bütün yaşayışım boyunca arzu ettiğim şey, gerçek bir dost bulmak
olmuştur.”
“Kâfirlerin ileri gelenlerinden nice zalimleri ve
kahraman geçinenleri bir kılıç darbesiyle ikiye ayırdım.”
“Kureyş kabilesi devamlı olarak benim öldürülmemi
temenni etmektedir. Allah'a yemin ederim ki onlar bu arzularına
kavuşmayacaklardır.”
“DüşmanIarım benim ölümümü temenni ettiler. Halbuki
böyle bir düşünce sakattır. Çünkü bu, öyle umumî bir yoldur ki benim tek başına
orada bulunmam mümkün değildir. Ölüm herkese mahsustur.”
“Benim kılıç darbelerime kalkan ve miğferler
dayanmazlar. Ben ve hicret etmiş olan Rasûlullâh birlikte savaşmaktayız.”
“Daima zaferler elde eden Aliyyim. Bahadırlık ve
kahramanlıkta bütün cihanı ismim kaplamıştır.”
“Eğer ölmezsem Allah’a söz veririm, öyle bir
savaş-yapacağım ki izi ve nişanı kaybolmadan meclislerde ve sohbet
toplantılarında dâima anılsın.”
“Eğer sağ kalmayıp ölürsem o hâinler, bozdukları söz
ve antlaşmalarından dolayı zilletli ve rezaletli bir hayata dûçâr
olacaklardır.”
“Ben öyle cesur bir insanım ki annem benim adımı
arslan anlamına gelen Haydar koymuştur. Harp sanatının arslanıyım ki kimse
benimle boy ölçüşemez.”
“Pazuları güçlü, boynu kalın bir aslan gibiyim, savaş
esnasında korkudan dolayı kimse benim yüzüme bakamaz. Hiç kimseden çekindiğim
yoktur.”
“Korku ve savaş gününde sana zırh ve miğfer kâfi
gelir. Dünya seni hem güldürür ve hem de-ağlatır.”
“Size öyle bir ölüm ölçeğini sunayım ki kılıcım iki
omuzunuzun arasını birbirinden ayırsın.”
“Bana muhâlefet ederek ayrı bir yol tutanlar, bana
zarar veremezler. Benden önceki bir kimsenin ölümü, dünyada kalmamı
gerektirmez. Ben de çok geçmeden öleceğim.”
“Hak yolunu bırakıp batıl düşünceler peşinde koşanlar,
henüz tam anlamıyla vücudu gelişmemiş bir soylu çocuğun darbeleriyle yola
geleler.”
“Ey küfür üzerinde hayat sürenin oğlu, ben Aliyyim.
Askerler benim önümden çil yavrusu gibi kaçarlar.”
“Sizlere darbeleri indiren benim. Yardımcım, darlık
anında sığınacağım yegâne sığınağım Cenâb-ı Hakk’tır. Hicret ve göç onadır.”
“Ben ve benden önce âhirete giden kişinin dünyadaki
durumu şuna benzer ki bir dostunu ziyaret edip geçer veyahut akşamlayıp sabah
geldiğinde, yola çıkar.”
“Sabır ve metanette fazlasıyla kuvvetliyim.
Başkalarına bir belâ geldiğinde onların pazularına zayıflık bulaşmasına rağmen
benim kuvvetim fazlalaşır.”
“Lisanım, kızgın bir devenin ağzından çıkardığı
kırmızı maddeler veya çelikten yapılmış bir kılıç gibi keskindir.” .
“Kalbim, insanı hayretler içinde bırakan çeşitli
hikmetleri söyler. Müşkülleri hallettiği gibi inciler saçar.”
“Kureyş kabilesinin kötü niyyetli kimseleri
Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve selleme kötülük yapmak istediklerinde Cenâb-ı
Hakk, onu kudretiyle koruyup kurtardı.”
“Müşrikler Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve selleme
kötülük yapmak maksadıyla harekete geçtiklerinde göç etmek zorunda kaldı. Ben
onun yatağında yatarak nefsimi ölüm ve esarete alıştırmağa ve kabul etmeğe razı
ettim.”
“Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem geceleyin
mağarada yattığında Allah'ın yardım ve korumasıyla her türlü tehlikeden emin
oldu.”
“Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem orada üç gün
ikamet ettikten sonra devesinin yularını salarak Medine’ye doğru yola çıktı.”
“Bu hizmeti Allah’ın dinine yardım etmek maksadıyla
yaptım, Böyle bir tavır ve hareket, mezara, girip başımın altına taştan bir
yastık konuluncaya kadar devam edecektir.
“Çocuklara küçükken söylediğim Sözleri, bir musibet ve
belâya uğradığımda söylemedim. Ah çekip şikâyette bulunmadım.”
“Ben o vakit çocukların hallerine üzülürüm ki babaları
âhiret âlemine göçmüş, seferde ve hazerde onların sıkıntılarını tekeffül
edecek ve karşılayacak kimseleri bulunmasın.”
“Birçok uygunsuz işler vardır ki onları görmezlikten
gelip geçerim. Aslında görmezlikten gelmeyip onların üstesinden gelmeğe gücüm
vardır. Fakat İslâmî hamiyyetim bu şekilde hareket etmemi gerektiriyor.”
“Çok kimseler vardır ki gözlerini kaparlar, onların bu
hallerini bilmeyenler kör zannederler. Oysaki insan gördüğü halde bazı işlerin
maslahatı için görmezlikten gelir.”
“Ben nice şeyleri söylemeğe muktedir iken nefsimi
zaptedip söylemem. Oysaki beni söylemekten alıkoyacak veya söylemeğe mecbur
edecek bir kimse yoktur.”
“İnsanların davranış ve huylarından haberdar iken,
nefsimi zorlayarak ve gücümü kullanarak sabretmeğe çalışıyorum.”
“Temiz kalpli ve saf inançlı olan müminler cehenneme
girmezler. Akıllı -olan insanlar, kaderi zorlamağa çalışmazlar.”
“Acı durumlar ve uygun olmayan işler karşısında
istemeyerek sabrettim. Suyun akıp gitmesi ve geriye bir kısmının kalması gibi
hilâfet müddetim az kaldı.”
“Allah’ın yardımını gözleriyle gördüler. Peygamberin
yakın arkadaşlarının kurtuluşa erdiğini müşahede ettiler.”
“Ben Eğrilmeyen kılıç sahibi, Aliyyü’l-Murtaza’yım.
Kıyamet gününde Kevser havuzunun sahibiyim.”
“Kendi sarığını başıma giydirip beni taltif eden
Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem, kardeşi olduğum bana demiştir ki,”
“Sen benim kardeşimsin ey keramet kaynağı. Benden
sonra kendisine uyulacak senden başkası kim olabilir?”
“Allah, o güzel yüzlü şehitlerin mükâfatını versen ki
onların rehberi ve önde geleni Haşim'dir.”
“Dine aykırı öyle uygunsuz işler gördüm ki
Allah’a iftiradan başka bir şey değildi. Bunlarsaçları beyazlatacak cinstendi.”
“Kulağa çalınan, sözler ve dünyayı karartan durumların
bir tekini o seçkin Peygamber duymuş olsaydı, razı olmazdı.”
“Ey Osman eğer meşveret ve danışma ile bu işe
(halifelik) mâlik oldum diyorsan, (Ömer)in tayin ettiği ve onlarla müşâvere
etmen gerekli kimseler, ortalıkta görünmüyorlar.”
“Eğer peygambere yakınlık iddiasıyla halifeliğe talip
olup, muhâliflerini susturmak arzusunda isen, peygambere senden daha yakın
kimseler de vardır.”
“Her isteyene malımı bahşedeceğim, ister borç olsun,
isterse üzerime farz olan, zekât olsun, malımı vakfedeceğim.”
“Adalet ve hakkaniyet ehli olanlar bilirler ki, ben
hiç bir zaman Hak'tan yüz çevirmedim. Çünkü ona inancım vardır.”
“Cenâb-ı Hakk’ın verdiği rızka kanaat getirmişiz. Bize
ilim ve irfan verdi, düşmanlarımıza ise mal ve mülk vermiştir.”
“İnsanların bana yapmış oldukları iyiliği başa
kakmaları ve minnet etmeleri, dağlardan taşıyacağım taşlardan daha ağır gelir.”
“İnsanlar bana diyorlar ki çalışmak ayıptır. Ben de
onlara derim ki, insanın başkasından bir şey istemesi kadar ayıp ve utanç
verici bir şey yoktur.”
“Ben, baştanbaşa minnet ve başa kakma ile dolu olan
bir dünyayı kabul etmem. Ben hiç bir zaman kıymetli olan mertebeyi zilletle
islemem.”
“Öyle bir insanım ki yapmış olduğum izzet ve ikrâmlar
bana veraset yoluyla ecdadımdan geçmiştir.”
“Bir hayır islediğim zaman onun arkasından başka
hayırlar da işlerim. İnsanlar istemeseler de ben böyle bir yol izlerim.”
“Fakir olan bir kimse bana arkadaş olduğu zaman ben
ona istediği kadar azık verir ve onu doyururum.”
“Bir sıkıntıyı gidermek için beni davet ettiklerinde
sıkıntıyı gidermeğe çalışırım. Bir haksızlık yapmak için çağırdıklarında
onların davetlerine icabet etmem.”
“Birisi benden bir yardım istese, parlayan ve hızla
yol alıp giden yıldız gibi onun yardımına koşarım.”
“Ben, konu-komşumu kendi ailemin fertleri gibi
sayarım. Çünkü müslümanlar kendi evlerini beni tercih ederek evimin yanına
yapmışlardır.”
“Akıllı ve tedbirlik bir insan olduğumu görmez misin?
Nâfi’ Mescidinden sonra. Muhayyis ismindeki hapishaneyi inşâ ettim. Böylece
emin Ve sağlam bir koruma yeri yapmış oldum.”
“Kufe şehrinin sahilleri, ne güzel ve hoş
yerlerdir ki kalbe safa bahşetmektedir. Biz burada ülfet bulmuş ve güzel
kokular almışız.”
“Develer, gece olunca eve döner, gündüzün ise
otlaklara giderler. Selâmet içinde bir yakınlık bulup sabah vaktinin
nimetlerinden yararlanırlar.”
“Ben öyle bir doğan kuşuyum ki sen benim özelliklerimi
bilirsin. Havada uçan kuşların kol ve kanatları benim korkumdan tir tir
titrer.”
“Ben cesur ve kahraman kimselerin çocuğuyum. Savaş
sıkıntılarını çekmişim. İstediğimde insanları yere sererim.”
“Bizim keskin kılıcımız etrafta düşmanlarımızı
temizledi. Cömertliğimiz ise elimizde mal ve mülk bırakmadı.”
“Meliklerin avları tavşan ve tilkilerdir. Ben ata
binip ava çıktığımda benimkiler cesur ve kahraman insanlardır.”
“Benim avım savaş meydanlarında ata binmiş
kimselerdir. Ben savaş esnasında düşmanları katleden bir arslanım.”
“Düşmanlar üzerindeki darbelerim ve kılıç
üstünlüğümden güçlükler hoşnut oldular. Hastalar da şifâ buldular.”
“Göz ucuyla bakan bir arslan gibiyim-Savaş
meydanlarında, yatağında kükreyen bir arslandan başkası değilim.”
“Savaş ve kavga ateşi tutuşmaya başlayınca ve bu
esnada piyâdeler birbirlerine karışınca benim düşmanım gözlerime bir sinek
gibi görünür ve mızrakların sesinden kurtulamaz.”
“Savaş esnasında bir çırpıda yere serici darbe ve
hamlelerimi görürler. Benim kılıcımın şiddetinden ata binmiş olanlar yüzü üzere
yere düşerler.”
“Düşmanın başına kılıcı indirdim ve onların kafatasını
ikiye ayırdım. Zülfikârım keskin ve parlak yüzlüdür.”
“Kemiklerin cisimden ayrılması gibi o da, darbenin
etkisiyle burnu üzerine düşüp yere yıkıldı.”
“Zamanın olaylarını altmış yıl yaşayarak gördüm.
Hayatın acı ve tatlı taraflarını, kolaylık ve güçlüklerini deneyerek geçirdim.”
“Allah'ın bana verdiği nice nimetlerin şükrünü ifâ
edemem. Dilimin ve gücümün yettiği kadar şükrünü yerine getirmeğe çalışsam
bile tam anlamıyla bu vazifeyi yapmış olamam.”
“Allah'tan istesem de istemesem de onun fazl ü keremi
daima benim yardımcım, O, benim dayanağım ve sığınağımdır.”
“Ey ölüm emrini tebliğ eden melek, dünyada kalmanın
mümkün olmadığını biliyorum. Benim de ruhumu al dostların ayrılık üzüntüsünden
kurtulmuş olayım.”[2]
“Zamanın olayları ve tecrübeler beni metin ve
dayanıklı kıldı. Bazı şeylerden beni alıkoyanları ben de alıkoydum.”
“Her gördüğüne dostluk ilan edip seninleyim diyenlerle
bir ilgim yoktur. Hiç kimsenin sorusuna cevap vermekten aciz değilim ve
başkalarına, müşkülümü-halletmesi için yalvarmam.”
“Zayıf güçlü olmadığımdan dilimin ve kalbimin
idareleri elimdedir. Ben nereye yöneltirsem onlar, da oraya yönelirler. Daima
içinde bulunduğum zamanı geçmişle mukayese ederim.”
“Birçok arkadaş, dost ve ahbaba vefâ gösterdim. Vefalı
olmak gereken yerde onlardan vefamı esirgemedim. Fakat onlardan karşılık
görmediğim gibi, cefâ ve eziyeti gördüm.”
“Benim maksadım, meclis ve toplantılarda bana sevgi
{göstermeleri, arkamda da beni iyilikle anarak hatırlamalarıdır.”
“Ey gözler, benden uykuyu def edin. Çünkü seher
vaktinde insanlar Allah’ı anarak geceyi geçirirler,”
“Hazret-i Peygamber ona uyulması ve onun hakkına
riâyet edilmesi Hususunda tavsiyelerde bulundu. Fazilete sahip bir insan
olduğunu pekiştirdi.”
“Onun hakkında kusur ve ihmalde bulunma, hakkını tam
anlamıyla ver. Cenâb-ı Hakk doğru söyleyenlerin en doğrusudur.”
“Ben, Allah'a verdiğim söz üzerine komşumun
ırzını ve namusunu muhafaza ederim. Hatta öksürmek gerekse, onu gizler açığa
vurmaktan çekinirim.”
“Hem Allah’ın cezasından korkarım hem de onun
affediciliğinden ümit varım. Şunu çok’ iyi bilirim ki mülkünde istediği gibi
tasarruf eden O, adil-i mutlaktır.”
“Bütün insanlar dalâlet, inkâr ve şiddetli
manevi sıkıntılar içinde iken ben, Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemi rasül
olarak kabul etmiş ve ona inanmıştım.”
“Benim dinimde şüphe edene hidâyet temenni ederim.
Allah’ım, bana cennet içinde fazl ve kereminle yaşamayı nasib et.”
“Şeriki ve ortağı olmayan o Allah'a şükürler olsun ki
kullarına dâima merhamet etmiştir. Sonu olmayan ve Bâki kalandır.”
“Eğer bana azap ederse ben bu azaba müstahak
olduğum içindir, Eğer affederse onun fazl ü keremindendir.”
“Ey Allah tarafından şahid kılınmış Peygamber, benim
dinim, o seçkin ve üstün peygamberin dini olduğuna ve müslümân olduğuma dair
Allah için şehâdette bulunur musun.”
[1] Sıbteyn: İki torun anlamına gelen bir kelimedir. Bu
beyitte geçen Ebu’s-Sibteyn’den maksat, Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’in,
Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizin torunu olmaları ve onların
babasının da Hazret-i Ali olmasıdır.
[2] Bu beyite şu anlamı verenler de olmuştur: “Beni bırakman mümkün olmayan ölüm! Bana biraz fırsat ver ki Hakk’a ibâdet edeyim, ondan sonra ruhumu al.”
[3] Ebû Bükre,sahâbilerden Nafi ibni el-Haris ibni Kelde’nin künyesidir. Bu şiir ona hitaben söylenmiştir.
[2] Bu beyite şu anlamı verenler de olmuştur: “Beni bırakman mümkün olmayan ölüm! Bana biraz fırsat ver ki Hakk’a ibâdet edeyim, ondan sonra ruhumu al.”
[3] Ebû Bükre,sahâbilerden Nafi ibni el-Haris ibni Kelde’nin künyesidir. Bu şiir ona hitaben söylenmiştir.
Kaynakça:
Hz. Ali Divanı.
(trc: Müstakimzade Süleyman Sadettin,
hzl: Şakir DİCLEHAN 1981)
İstanbul.
Hz. Ali Divanı.
(trc: Müstakimzade Süleyman Sadettin,
hzl: Şakir DİCLEHAN 1981)
İstanbul.
[1] 26/Şuarâ,
214.
[2]… من يضمن عني ديني و مواعدي ”
Orijinali böyle olan bu ifadeyi: “Borçlarımı ve sözleşmelerimi / vaadlerimi ödemeyi, yerine
getirmeyi kim tazmin eder / bana garanti verir?” şeklinde
çevirmek de mümkündür. Ama biz, âyetin içerdiği mana ve toplantı ortamını göz
önünde bulundurarak bu söze, yukarıdaki verdiğimiz anlamı tercih ettik. Çünkü
bu toplantı bir tebliğ faaliyetidir.
[3] İbn Hanbel, Ahmed (v.
241/842), Musned, Thk. Şuyb el-Arnavût, Âdil Murşid, Muessesetü‟r- Risâle,
Beyrut 1999, c. II, 883; 1371; İbn Kesîr, Imâdüddîn Ebi‟l-Fidâ İsmail b. Ömer
(v. 774/1372), Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, Dâru Sâdır, Beyrut, t.y., c. IV, s.
104-105; el- Kandehlevî, Muhammed Yusuf (v. 1384), Hayâtu’s-Sahâbe,
Muessesetu‟r-Risâle, Lübnan 1999, c. I, s. 126-127.